13 Kasım 2015 Cuma

Şükür


Ne çabuk geçiyor zaman...
Evlendim demiştim.
Olmaz sanıyordum, başıma gelmeden olacağına inanmadığım diğer olaylar gibi. Yolculukta tanırmış ya insanlar birbirini. Evlilik de ömürlük yol. Allah ellerimizi ayırmasın.
Bazen zor olduğunu ya da  idare sanatı, anlama sanatı, beraber yaşama sanatı olduğunu herkes söylüyor. 
Eski bir dizide diyordu insan ne istediğini bilmez diye. İstediğimizin alasını verene şükürler olsun, dua almışız demek. Muhabbeti, sevgiyi var edene, kalplere yerleştirene, sabit tutana, kaydırmayana, arttırana, gözden koruyana, muhatap kılana, dilerse daim kılacak olana şükürler olsun. 
2012 Ağustos'unda başlamıştı biz olma hikayemiz, 2013 Şubat'ında nişanımızla devam etti ve Eylül'ünde evlendik. 
Memleketlerimize gittik sırayla, Eskişehir'e gittik, Bosna'ya gittik hem de iki kere, Mekke'ye vardık Medine'ye vardık, gönüllerimize hasret koyana, yollara düşürüne, menzile vardırana, özletene şükürler olsun.  
Zorlukları yok mu hiç bu işin? Var, elbet var, nasıl olmasın? Ama adını koyup da elle tutulur, cismine dokunulur yapmamalı bence. İnsan unutur çünkü, güzeli de çirkini de unutur zamanla. Güzel olanı kaybetmemek için kaydedelim. Dünya sınanmak için bilelim, her bir insan teki noksanlı, kusurlu bilelim, yükümüz takatimiz kadar olacaktır bilelim, inanalım. 
2015'in serin günlerindeyiz, son demlerindeyiz ve bebek bekliyoruz heyecanla, Aralık'ta doğacak inşallah.  İçimde bir can büyürken, düşündüğüm gibi geçmedi, geçmiyor zaman. Hesaplar her zaman hayata uymaz malum. İlk bilgisini öğrendiğimden beridir, ilk kıpırtısını hissettiğimden sonra daha da artarak, kalbimin üzerine yerleşik bir iyilik hali, merak ve endişe ile beraber yaşıyorum. Bu duygular birbirine perçinli gelmiş gibi. 
Havva'dan mı olacak cinsi Adem'den mi? Babasına mı benzeyecek annesine mi? Saçı, başı, kaşı, gözü, burnu, elleri, ayakları, uzunluğu, ağırlığı, dünyaya nasıl ve ne zaman gönderileceği, sesi, nefesi, gülüşü, ağlaması, fıtratı, ahvali, her an'ı, her hali merak konusu şimdi ve ömrümüz oldukça. 
Her an yeniden yaratılırken... 
Allah'a tevekkül insanın imanı kadar olsa gerek ki, endişeden azade olamıyoruz. Son bir saattir kıpırdamadı mı sankiden başlıyor kuş gibi çarpan kalpte endişe ve hangi sınamalardan geçecek bu imtihanlar dünyasında diye devamı geliyor. 
Ama hepsinin üstünde ve hepsinden ziyade bir iyilik hali var ki Varedene edilen şükürler hep az kalacak. Ne çöller var oysa bir damla suya hasret, aratmadan verdi şükür, sabrına şükür,bu zamana geldi şükür, akla, kalbe, merhamete şükür.   

28 Nisan 2015 Salı

Yazma isteği..

Sürekli bir şeyler yazma isteğim var. İçinden geçtiğim durumu bildiğim kelimelerle anlatamıyorum ama yine de kelimeler arasında dolaştıkça adını bulacakmışım gibi geliyor. 
-Değişiyorum galiba, dönüşüyorum demek daha doğru bir tespit aslında, sürekli halden hale girerken ya ilk başladığım noktada ya sonda buluveriyorum kendimi. Allah niyetlerimizi bozmasın, ayaklarımızı yolunda tutsun.. Yaşamak varken yazmak anlamsızdır, cesettir, ruhsuz bedendir benim aklımca ama yazıyorum işte-
Bu aralar iki lafım bir araya gelmez oldu diye de yazmak istiyorum. Tam bir şeyler söyleyecek oluyorum ki, aklıma birden fazla kelime geliyor ve ben onları düzgün bir sıraya koyup söyleyemeden  heceleri birbirine karıştırıyorum. Bildiğim bütün kelimeler, köprülerle, hatırladığım ya da hatırlamadığım bir hatıraya bağlanıyor. Mimoza demek aynı zamanda yağmur da demek oluyor memleket de kardeş de.. Klimnt demek aynı zamanda savaş da demek oluyor, umutlar da, yirmiiki yaşım da, korku da, heyecan da..  Bunun gibi.



24 Nisan 2015 Cuma

Allah'ın selamıyla..

Uzun zaman oldu, evlendim bu arada, gezdim, büyüdüm, otuzumu geçtim, oturdum, güzel günlerden geçiyorum, Elhamdülillah..
Bazı arkadaşlarım hala aynı, yanımda, etrafımda.. Bazılarıysa değişti, bazıları yeni geldi.
Hiç değişmiyor insanla ilgili hikayeler. Sanıyorum ki bazen, sadece karakterler değişmiş, anlatıcı da aynı, anlatılanlar da.. Ama karakter sadece kendi hikayesinden haberdar. Bu belki de hayatı sıkılmadan yaşamak için gereken mucizedir.
Sanki ferahlatan bir bulut gelecekmiş de hem gölgelenecekmişim, hem ıslanacakmışım gibi şimdiki zaman.
Sanki ardından yakmayan sıkmayan bir güneş gelecek de rengarenk olacakmış gibi gök kuşak kuşak.
Sanki güvercinler ayaklarında postalarla gelecekmiş gibi müjde müjde.
Ve sanki şimdi içimde bir nar var da korkmuyormuşum boyanmaktan bereket bereket.